DEPREM VE YAPI GÜVENLİĞİ

  • 20.02.2023 12:51
  • (1)

06.02.2023 günü, Türkiye saati ile 04.17'de ve ardından 13.24'te merkez üssü Kahramanmaraş olan 7,7 ve 7,6 büyüklüğünde iki farklı deprem meydana geldi. İlk deprem yerin 8,6 kilometre ikinci deprem ise 7 kilometre derinliğinde meydana geldi.

06.02.2023 günü, Türkiye saati ile 04.17'de ve ardından 13.24'te merkez üssü Kahramanmaraş'ın Pazarcık ve Elbistan ilçeleri olan 7,7 ve 7,6 büyüklüğünde iki farklı deprem meydana geldi. İlk deprem yerin 8,6 kilometre ikinci deprem ise 7 kilometre derinliğinde meydana gelmiştir. Bu nedenle her iki deprem de "sığ deprem" olarak değerlendirilir ve bu tür depremler yüzeye yakın olduğundan yarattıkları hasar göreceli olarak daha yüksektir.

Pazarcık depremi, sol yanal atımlı Doğu Anadolu Fay Zonu'nun Narlı Fay Parçası (Segmenti) üzerinde oluştu. Bu büyük deprem bölgedeki diğer fayları önemli oranda etkileyerek üzerine gerilme aktarılan (tetiklenen) ve Doğu Anadolu Fayı'ndan ayrılan bir kol olan Çardak Fayı üzerinde Elbistan depremini oluşturdu. Bu iki fayın merkez üsleri arasında yaklaşık 90 kilometre kuş uçuşu mesafe bulunuyor.

Ülkemiz  Akdeniz Alp Himalaya deprem kuşağı üzerindedir. Avrupa ve Asya kıtaları arasında, Karadeniz ve Akdeniz ile sınırlanan sismik bir bölgede yer almaktadır. Yine ülkemiz topraklarının %96’sı deprem riski taşımaktadır. Tarihsel ve aletsel kayıtlarda da yıkıcı deprem izlerine rastlanmaktadır.

2.TÜRKİYE’NİN DEPREMSELLİĞİ

Ülkemizin deprem ülkesidir ve ciddi risk  taşımaktadır. Tarihsel ve aletsel kayıtlarda da yıkıcı deprem izlerinin varlığı bilinmektedir. Türkiye coğrafi konumuna bağlı olarak Kızıl denizin açılması ile Arap plakasının kuzeye Mezopotamya’ya doğru kayarak Anadolu’yu sıkıştırmaya çalışmaktadır. Bununla beraber Etiyopya’ya dayanan Ölü Deniz Fayı ise İskenderun Körfezine doğru Doğu Anadolu Fay Zonunu etkilemektedir. Diğer taraftan Afrika Plakası Akdeniz açıklarında Kıbrıs Helenik Fay sınırında Akdeniz altına doğru dalma batma şeklinde Anadolu’yu alttan kaydırarak kuzey yönünde sıkıştırmaktadır. Bir başka etki de doğudan gelen Asya plakasının sıkıştırması ile de Anadolu batıya doğru kaydırılmaktadır. Anadolu yukarıda bahsedilen tektonik plaka hareketlerinin etkisi altında ciddi deprem riski taşımaktadır. Bu bir realitedir ve kaçınılmazdır.

3.KENTLEŞME VE YER SEÇİMİ

Yukarıda ülkemizin deprem riskini ortaya koymaya çalıştık. Peki yapılması gereken nedir?

İbni Haldun’un dediği gibi Coğrafyanın kaderimiz olduğunu kabul edersek ve bu topraklarda yaşamaktan başka bir alternatifimiz  de yoksa, bize düşen depreme dayanıklı yapı tasarlamaktır. Sağlam ve yaşanabilir ve konforlu yerleşkeler kurmaktır. Bunu da iki aşamada gerçekleştirebiliriz. Depreme dayanıklı alt yapı ve üst yapı tasarımı şeklinde iki ana başlık altında planlayabiliriz.

4.DEPREME DAYANIKLI YAPI TASARIMI

4.1.Jeolojik ve Geoteknik Araştırmalar

4.1.1. Makro Düzeyde  Planlama  Yapmak

Bir bölge yerleşime açılacaksa önce bölgeyi genel anlamda tanımak gerekir. Bölgede etkin ve yerleşim yerini etkileyecek fay yada fay sistemi var mı?.  Varsa ne kadar mesafede bulunmaktadır. Burada olan fayların yakın ve uzaklıklarına göre imara açılması planlanan alanlara etkileri tek tek hesaplanarak etkin fayın oluşturacağı tasarım parametreleri hesaplanmalıdır. 2018 Deprem yönetmeliğimiz bunu lokal koordinatlar marifeti ile sistemden çekmektedir. Ancak deprem bölgelerinde bazı araştırmacıların ifadelerinden bazı çelişkilerin olduğu anlaşılmaktadır. Gerekiyorsa geoteknik mühendisleri tarafından  yerinde deterministik çalışmalarla kontrol edilebilir hale getirmek gerekmektedir.

Burada makro planla yapılması gereken en önemli konu etkin fayların ve üreteceği tasarım parametrelerinin  doğru bir şekilde uzman gözüyle elde edilmesidir.

4.1.2. Mikro Bölgeleme Yapmak                    

Mikrobölgeleme en genel tanımıyla, mevcut veya yeni açılacak yerleşim alanlarındaki tüm tehlikeleri belirlemek, yerel zemin ve tehlike koşullarının yansıtıldığı haritaların üretilmesi amacıyla arazinin jeolojik açıdan modellemesi ile ilgili her türlü araştırma, analiz ve sentezleri içermektedir. Belirlenen arazi kullanımı ilkeleri doğrultusunda, afet risklerini en aza indirmek amacıyla yerel zemin durumunun dikkate alındığı afet tehlikelerini ortaya koyan büyük ölçekli (1/5000 veya daha büyük) afet tehlike haritaları olarak tanımlanır ve günümüzde tüm tehlike ve riskleri dikkate alan senaryolar ile kentsel yenileme ve dönüşüm planlamasına girdi sağlayan çalışmalar haline gelmiştir. Mikrobölgeleme Etüt çalışmaları ile; İmar planına esas yerleşime uygunluk değerlendirmelerinin tehlike belirleme ve risk azaltma planlarının hazırlanmasında kullanılması suretiyle, afet risklerinin azaltılmasını, kentlerimizdeki çarpık yapılaşma ve yarattığı sorunların çağdaş şehircilik ilkeleri ve planlama esaslarına uygun olarak yeniden yapılandırılmasının sağlanması hedeflenmektedir.

Doğal afet tehlikeleri ve yerel zemin sorunlarını belirlemeyi, dolayısıyla yeni mekânsal alanların seçiminde kılavuz niteliği taşıyan yerleşime uygunluk kriterlerini ortaya koymayı amaçlamaktadır. Çalışmalar sonucunda elde edilen yerleşime uygunluk ve mikrobölgeleme haritaları; standart topoğrafik veya büyük ölçekli halihazır haritalar üzerine sayısal olarak, nazım imar planına esas olmak üzere, yerel zemin şartlarının ve her türlü afet tehlike değerlendirmelerinin işlenmesi şeklinde hazırlanan haritalardır.

Mikrobölgeleme çalışmaları uzmanlık gerektiren çalışmalardır. Mikrobölgeleme çalışmaları sonucunda elde edilen harita ve eki raporlar, deprem ve diğer afet zararlarının azaltılmasında etkin ve akılcı yol olan, her tür ve ölçekteki planlama çalışmalarına girdi sağlayan çalışmalar olarak uygulanmaktadır. Çalışma sonucunda elde edilen sayısal haritaların coğrafi bilgi sistemleri kullanılarak yapılması, bütünleştirme, saklama ve yeniden değerlendirme açılarından büyük kolaylık sağlayacağı için tercih edilmelidir. Bir ilin gelişme planı veya çevre düzeni planlarının hazırlanmasına esas olmak üzere hazırlanabileceği gibi, imar planlaması amacıyla da daha büyük ölçekte ve daha detaylı olarak hazırlanabilirler.

Sonuç olarak yeraltı şeffaf  değildir. Yerin altında  risk taşıyan faktörleri ve belirsizlikleri anlaşılır ve tasarımda kullanılabilir parametrelere dönüştürerek imara esas ve altlık oluşturacak haritalar  haline getirmektir. Diğer ifade ile yeraltını anlaşılabilir ve  kontrol edilebilir hale getirerek şeffaflaştırmaktır.

4.2. Ada ve parsel Bazında Zemin Etüdü ve Sondaj Çalışmasının  Yapılması

İnşaat yapılması planlanan alanlarda mikro bölgeleme çalışmaları kapsamında ada ve parsel bazında yapının oturacağı zeminin dayanımı hakkında bilgi toplamak için sondaj çalışmaları yapılmalıdır. Burada 1/1000 ölçeğinde  lokal zeminle ilgili her türlü riski tanımlamak ve proje için girdi oluşturacak zemin yapı parametrelerini toplamak olmalıdır. Yer altı suyu durumu, yer altında karstik boşluk durumu, zeminin taşıma gücü, oturma vb. gibi riskleri tanımlamak ve varsa bunlara karşı önlem  almaktır. Bu aşamada yapı ile ilgili yapı zemin etkileşimine bağlı olarak temel sistemi seçimi  ve kat yüksekliği konularına karar vermektir. Mevcut olan yapı yüksekliği ve oluşabilecek rezonans (Zemin ile Yapı periyodunun uyuşuma geçmesi olayı) uyumuna bağlı olarak gelişebilecek  yapı yenilmesi  kontrolü yapılmalıdır.

4.3. Yapı Sisteminin Seçimi ve Statik Projesinin Yapılması

Lokal zemin çalışmalarından elde edilen zemin  parametrelerinden sonra yapı sistemine karar vermek ve statik projesine gerçekleştirmektir. Genelde bu konuda ülkemizde ve dünyada geliştirilmiş deprem yönetmeliğine uygun yazılımlar bulunmaktadır. Bu yazılımlar ile çok farklı alternatifler düşünülerek kendi içinde döngülerle analizler yapılabilmektedir. Ülkemizde yapılan gözlem ve araştırmalarda başarılı bir şekilde proje uygulanmaları gerçekleştirilmektedir.

4.4. Yapıda Kullanılacak Malzeme Seçimi

Depreme dayanıklı yapılar inşa etmek için yapılması gereken bir diğer konu da projede belirtilen kriterlere uygun malzeme seçimi ve teminin sağlanmasıdır. Aksi takdirde bozuk Türk Standardları ve gerekli şartnamelere uymayan malzeme kullanılması halinde depreme dayanıklı yapı tasarlamak ve üretmek gerçekleştirilemeyecektir. Şantiye alanına gelen her türlü malzeme ve beton başta olmak üzere gerektiği kadar numune alınarak yetkin laboratuvarlar tarafından test edildikten sonra kullanılması sağlanmalıdır.

5. UYGULAMA VE KONTROLLÜK-YAPI DENETİMİ

Bu aşamada önceki çalışmalardan elde edilen ve projesi hazırlanan yapıların yerinde uygulamasının sağlanmasıdır. Ülkemiz maalesef baştan beri inşaat üretim zincirinin bu aşamasında sınıfta kalmıştır. 1999 Depreminden sonra 4708 sayılı Yapı Denetimi Kanunu çıkarılarak bir devrim gerçekleştirilmiştir. İlk zamanlarda uygulama eksiklikleri ve hataları nedeniyle aksamalar yaşanmıştır. Yükleniciler kendilerini denetleyecek olan firmaları kendileri seçmişlerdir. Ancak son uygulamalarla havuz sistemi kurularak bu aksaklıklar düzeltilmeye çalışılmıştır. Son uygulamalar, yapı denetimi sisteminin  yüzde yüz olmasa da oldukça başarılı  sonuçlar verdiğini ortaya koymuştur.

6. SONUÇ

Yukarıda bahsedilen tasarım aşamaları  özenle,  fen ve sanat kurallarına  ve bilime  uygun olarak yapılan çalışmalarla elde edilen parametrelere göre tasarlanırsa  oldukça başarılı sonuçlar verecektir. Ancak bu iş adımlarından biri yanlış ve ihmal edilecek  olursa  depreme dayanıklı yapı inşa etmek başarısız olacaktır.

*(NOT: Staj.Av. Arabulucu Doç.Dr. Ali ATEŞ (Bolu Abant İzzet Baysal Üniversitesi  Müh. Fak. İnşaat Müh. Bölüm Başkanı)

 

 

 

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Düzce Objektif Gazetesi (www.duzceobjektif.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yorumlar (1)

  • Sami Yıldız
    Sami Yıldız
    20.02.2023 13:15

    Deprem olunca deprem yazıları dikkatimi çekti. Objektif'in yazarlarını önemsiyorum. Takip ediyorum. O yüzden hoşgeldiniz diyorum Ali Hocam

Resmi İlanlar