- 26.05.2021 11:44
- (1)
EMPATİ
Edebiyat fakültesi mezunu bir akademisyen ya da Türkçe öğretmeni bir dil uzmanı değilim. Kendimce bahse konu kelime üzerine bir şeyler yazmaya çalışacağım. Eş duyum ya da duygusallık olarak da tanımlanan kelime bir başkasının anlatmak ya da göstermek istediğini kendini onun yerine koyarak anlamaya görmeye çalışma çabası sanatıdır denilebilir. Yani (X) bir konu hakkında ki olaya karşındakinin penceresinden bakabilme becerisi dersek daha net bir söylem olur kanaatindeyim.
Maalesef gözlemlerim şahit olduğum olaylar bana gösterdi ki toplum olarak empati yapma konusunda sınıfta kalmışız diyebileceğim kadar gerilerdeyiz.. Nedense bazı konular durumlar haricinde ( o bazı konular dediğim hususlar başta siyaset, spor olmak üzere çeşitlenebilir alanlar var elbette) kısıtlı bir tablo olarak önümüzde duruyor. Nedense empati yapmak dan kaçan, bildiğim bildik dediğim dedik tavrı ağır basan bir toplum psikolojisi sergiliyoruz. Bana göre bunun bir sürü nedenleri olduğu gibi öne çıkan adeta buradayım diyen sebeplerden en öndeki cehalet diyebilirim. Yani bilgisizlik tetikleyen en önemli etkenlerin başında gibi düşünüyorum. Kayıtlara geçmiş anket çalışmalarıyla da teyit edilmiş özellik le bizim toplumumuzda okuma alışkanlığımızın düşük seviyelerde olması, araştırma ve doğrusunu öğrenme hevesimizin nerdeyse olmaması, önyargılarımız bu manada elimizi kolumuzu bağlayarak bizlere anlaşma uzlaşma zemininden men ettiği bir gerçektir. Oysa insanların birbirini anlayarak ya da anlamaya çalışarak ne kadar mesafelere ulaşabileceklerinin farkında değiller diye düşünüyorum.. Ve empati duygumuz geliştiğin de manevi huzur içinde olabileceğimiz gibi, çözüm odak noktasında da fiili olarak daha üretken olabileceğimiz de ayrı bir gerçektir. Daha önceki makalelerimde de kısmen değindiğim dinlememek gibi absürt bir alışkanlığımız var maalesef. Dolayısıyla dinleme zahmetine girmeyen bir insanın bahse konu olayı anlama oranı ne kadar olabilir sizce? Bir insanın her şeyi bilmek gibi bir yeteneğe sahip olduğunu düşünmüyorum. Manevi anlamda söylenmiş ama çok da net bir felsefi söylem:
BİLDİĞİM TEK ŞEY HİÇ BİR ŞEY BİLMEDİĞİMDİR sözü çerçevesinden yola çıktığımız da bu söylemi ilke edinsek, okusak , araştırsak daha çok öğrensek bunları da gerek fikri bazda gerek fiili bazda başkalarıyla paylaşsak daha iyi olmaz mı? Yine çok bildiğimiz:
SEVİNÇLER PAYLAŞILDIKÇA ÇOĞALIR, ÜZÜNTÜLER PAYLAŞILDIKÇA AZALIR söylem’i bu manada oldukça net anlaşılır bahse konuyu özetleyebilir bir söylemdir kanaatindeyim.
Değinmeye çalıştığım konu başlığı aslında paralelinde iki başlık daha doğurabilen bir söylemdir. SEMPATİ. Düşünce bazında empati yapabilenler kendilerince empati yapıp birbirini anladıklarında bir birlerine daha yakın olmaya çalıştıkları adeta taraftarlığa doğru bir birleşme olduğu gözlemiştir.
ANTİPATİ . Bu durumda bir üstte anlatmaya çalıştığım durumun tam zıt karşılığı bir haldir. Kişi bahse konu durum karşısında empati yapmayıp bakış açısını antipati düzeye taşıyarak otomatik olarak ilk adım ötekileştirme ile başlayıp daha üst düzeye taşıyabildikleri hakarete varan ki sonuçları bazen çok acı sahnelere de sebep olduğu görülmüştür. İncitici, kırıcı hatta fiili darp’a varabilen sonuçlar da görüldüğü bilinmektedir.
Toparladığımızda EMPATİ-SEMPATİ-ANTİPATİ adeta birbirini tamamlayan davranış ve duygular tümcesidir.
Gerek sosyal medya aracılığıyla gerek farklı birlikteliklerde onlarca farklı kıssa, çizim , söylem duyduğunuza eminim. Ben de iki küçük örnek vereyim.
1-Bir anne çocuğunun elindeki elmaları görür ve ‘’ oğlum birini bana versene der’’ çocuk ani bir refleksle iki elmadan da birer ısırık alır. Anne şok. Karışık duygu ve düşüncelere dalar. V e çocuğun ‘’ anne al bak bu elmayı ye bu daha tatlı ‘’ der.
2- yer zemininde bir rakam yazılı karşılıklı iki kişi biri ‘’ altı’’ diğeri ‘’ dokuz’’ iddiasını birbirine salak, aptal vb gibi hakarete varan söylemlerle işi tartışmaya götürüyorlar. Çünkü kendi duruş pozisyonları itibarıyla gördükleri doğru.
Benzer binlerce örnek sunulabilir empati yapamamanın sonuçlarını doğurur.
Kendimizi geliştirmek ( ki buna empati de dahil) adına LÜTFEN daha çok okuyalım, araştıralım, öğrenelim, önyargılarımızı öteleyelim. Ki bana göre en önemli ayrıntılardan biri olan dinlemeyi öğrenelim. Tabi dinlemiş olmak için değil anlayarak dinlemek diyelim.
Yaşamın her anı değerli ve kıymetli. Tadını çıkarıp zevk almak varken yaşadığımız ya da yaşattığımız bu kaoslar niye?
Makalemi kendime de ilke edindiğim uymaya gayret ettiğim felsefi yönden de bayıldığım bir söylemle bitirirken değerlendirmeyi siz okuyucularıma bırakıyorum
Gerek düşünce bazında gerek davranış bazında:
‘’PAYLAŞACAK DOSTLARINIZ YOKSA
İYİ ŞEYLERE SAHİP OLMANIN DA BİR ANLAMI YOKTUR’’ diye düşünüyorum.
SAYGILARIMLA.
Yorum Yap