- 1.06.2021 17:35
EBEVEYN OLABİLMEK
Ebeveynlik (Anne-Baba) ciddi sorumluluk gerektiren, süreci gerektiği olması gibi kullanılmadığında sonuçları telafi edilemiyecek olayları içinde barındıran bir süreçtir.
İçinde bulunduğumuz ay ve birkaç gün sonra toplumda genel olarak kabul gören sözüm ona ‘’ babalar günü’’ çerçevesinde niye böyle bir yazı yazdım ? İçimden geldi efendim. Ben de bir erkek hem de bir baba olarak biraz zülfü yare’ lere dokunmak istedim.
Öncelikle tartışılmaması, konuşulmaması gereken bir nokta ya net bir parmak basalım. Evlat anne ve babanın en değerli parçasıdır. Muhakkak şahit olmuşsunuzdur çocuğa bazen metazori içinde ‘’ anneyi mi yoksa babayı mı çok seviyorsun?’’sorusuyla o çocuğu zorda bırakan tablolar yaşanmıştır. Böyle sorularla çocuğun içinden çıkamadığı duygu karmaşaları yaşadığını düşünüyorum.
Ya da annesi daha çok seviyor veya babası daha çok seviyor gibi bir kıyaslama tespitleri yapılmasını da doğru bulmuyorum. Anne olsun baba olsun evlatları üzerinde kıyaslama sınırı belirleme yaftalamasına ne hakkı ne haddi vardır düşüncesindeyim. Anne ya da baba ve evlat birbirini tamamlayan adeta makine dişli parçaları denilebilir. Yani iki ebeveyni sen ben o diye sıralama kategorine sokmak anlamsızdır. Her iki ebeveynin (anne-baba) çocuk üzerindeki sorumluluk alanları farklı olsa da sevgi sınırlarını az çok diye bir kalıba sokmak kanımca kesinlikle gereksiz ve anlamsız bir uğraştır. İki ebeveynin de evladını sevmeme az sevme gibi ihtimali varmı dır? Bence asla yoktur. Fıtrat gereği ve genellikle erkeklerde daha fazla gözlemlendiği bilinen sevgisini gösterememe, fazla haşır naşır olamadığı bilinmektedir. Dolayısıyla bu anlamda annelerin babalara oranla bir adım önde olduğunu inkar etmek acizlik dir diyebilirim.
Gelelim ana fikre: SORUMLULUK
Her iki ebeveyn’inde kendine özgü sorumlulukları vardır. Ben bir baba olarak erkek sorumlulukları yerine anne sorumluluklarına değineceğim. Ya da değinmek istiyorum. Genelde toplumun bir kesiminde baya bir hakim olan hakim kılınmaya çalışılan bir anlayış biçimi var maalesef: Kadınlarımız ikinci plana atılmak istenmiş, hor görülmüştür adeta. Ve ben ve benim gibi düşünenler de durumu şöyle değerlendirir. Kadın bir birey olduğu kadar bir anne, abla, kardeştir de. En önemlisi de öğretmendir. Hem de üst düzey donanımlı öğretmen. Aslında korktukları yan budur. Çünkü kadın öğrendikçe öğretir.
Dolayısıyla annenin sorumluluğu üst düzeydedir. Baba genelde daha ağırbaşlıdır. Ama ben bahse konu duruma manevi yönden baktığımda yaradan tarafından hem anneye hem babaya sorumluluklarını kodladığını düşünüyorum. Yani şöyle: Baba ağırbaşlıdır demiştim ya ailenin stratejik planlama öngörü işlemleri genelde babanın omuzlarındadır. Baba her zaman beş hamle sonrasını hesaplar. Varsayımlarla öngörülerde bulunur. Genelde aile bu durumu pek kabul etmek istemez, gereksiz bulsa da tespitler çoğunlukla doğru çıkar. Babanın 6. Hissi kuvvetlidir.
EVİ DİŞİ KUŞ YAPAR diye toplumca kabul görmüş, dillere pelesenk olmuş söylem de tam benim anlatmak istediğimin bir anahtarı diyebilirim. Çünkü anne bana göre kutsaldır. Aile içinde yapıcı uzlaştırıcı adeta köprü vazifesi ile donatılmıştır. İstediğinde bu yeteneğiyle dağları dize getirir demek abartılı olmaz. Genelde bu yetenek ve becerilerini kullandıklarına şahit olmuşluğum vardır. Ama sebep aramaksızın kullanmayan ya da suya sabuna dokunmadan kullananları da gördüm. Temel olarak iyi bir insan, hayırlı bir evlat yetiştirmekse hedefimiz ki öyle yine büyüklerimizin de bizleri uyardığı şekliyle ‘’ Bir öğüt vermek yerine bizzat kendin yaparak örnek ol’’ söylemi gayet net anlaşılır söylemdir diye düşünüyorum. Zira eğitimin ilk basamağı aile içi eğitim olduğu düşünülürse: Anne ve Babayı adeta hafızasına kaydedercesine gözlemleyen bir çocuğun yaptıklarımızdan ne kadar etkileneceğini siz düşünün. Hep birlikte düşünelim. İyi yada kötü her türlü fiil ve davranışımızın çocuklarda karşılık bulacağı muhtemel şekil ‘’ hım bende böyle yapmalıyım. Demek ki doğru olan bu ‘’ doğrultusunda gelişeceği kaçınılmazdır.
Aile danışmanı ya da psikolojik danışman değilim, sadece gözlemlerimi kaleme alarak sizlerin bu olay da nerde durduğunuza dikkat çekmeyi amaçladım.
Samimi söylemem gerekirse ki buna kendimi de dahil ediyorum. Maalesef yukarıda bahse konu etmeye çalıştığım konularda çok gerilerdeyiz. Sorumluluklarımızın farkında değiliz mucizeler bekliyoruz.
Daha bilinçli, daha hassas olmak zorundayız. Bana göre eğitim bilimsel olduğu kadar ilimsel de olmalı. Örf adet gelenek ve görenekleri de kapsamalıdır diye düşünüyorum. Ve bildiğim kadarıyla bu konuda eğitim ya da danışmanlık hizmetleri veren yerler de var
GELECEĞİMİZİN MİMARLARI ÇOCUKLARIMIZ Olacağı gerçeğini göz önünde bulundurarak bizler de üzerimize düşen sorumluluk ve bilinçle hareket etmeliyiz diye düşünüyorum
Haziran ayının hepimize sağlık, huzur mutluluk getirmesi dilek ve temennilerimle saygılarımı iletiyorum.
Yorum Yap