ÖLÜME DAİR ve ZAMAN KAVRAMI !

  • 26.06.2021 12:37
  • (1)

ÖLÜME DAİR!

Muhtemelen başlıktan acaba ne çıkacak diye bir düşünce içine gireceksiniz. Panik yok efendim ben hayata farklı bir pencereden bakmanıza fırsat vermek için yazacağım bu yazımı. Relax olabilirsiniz.

Defalarca ifade etmeye çalıştığım bir durumu bir kez daha altını çizerek yinelemek istiyorum. Ben İlhami Han öyle ulema, akademisyen, uzman, hoca, alim, öğretmen vb. titr’leri olmayan hümanist yapı ve karakterde olan sadece ALLAH(C.C.)A  kulluk eden inançlı  bir insanım. Bu durumum beni kimseden üstün yada alçak da yapmadığı gibi kimsenin inanç   ve yaşam tarzını eleştirme, ötekileştirmeye hakkımın da haddimin de olmadığı bilincinde bir insan olduğum kadar da kendi inançlarımla, vatan sevgimle, milliyetçiliğim le ilgili de  hiçbir eleştiriye de açık olmadığımı net söyleyebilirim.NET!

Geçmişimde bir dönem sanat la (tiyatro) iştigal etmişliğim olduğu doğrudur. Bu bağlamda 1993-94 sezonunda Düzce Şehir Tiyatrosu bünyesinde, kurucusu olan rahmetli Celil YAĞIZ   ağabeyimin yönlendirmesiyle ‘’ Biraz gelirmisiniz?’’ adlı tiyatro eserinin yönetmenliğine de soyunmuş, rahmetli ağabeyimin de rol aldığı oyunu yüzümüzün akıyla seyirciyle buluşturmanın onurunu yaşamıştım. Oyunun ikili performans sergilendiği bir bölümünü naklederek devam edeceğim.

Mateh usta(Celil Yağız) karısı Zani’ye söylermiş gibi seyirciye dönerek :  Ben bir başıma giderim zani-tek başıma giderim- aslında gitmek istemiyorum ölmek istemiyorum zani! Ama istesekte  istemesekte herkes gibi bizde gideceğiz zani! Öleceğiz zani. Belki arkamdan iyi  bir ustaydı bu mateh usta, çocuklarının bababası, zani’nin kocasıydı diye söyleşecekler arkamdan. Gözlerini salonun arka ufuklarına dikerek: biliyormusunuz öleceğinizi? Haberiniz var mı ölümden? Beyninize ölüm kıymığı girmiş mi? neden yaşadığınızı biliyormusunuz peki?. Sahne dekorunun sağ tarafındaki bulunan pencereye doğru yürüyerek gözleri dalmış bir halde yüksek volümde : Ölüm nerden gelecek? Yine dalgın gözlerle yarı ağlamaklı ses tonuyla sahnenin sol tarafında bulunan kapıya doğru giderek: buradan mı?  Tekrar ortaya dikilip gözlerini arka tarafa dikerek: yoksa şuradan mı? Diye yüksek ses tonuyla tiradına devam ederken cebinden bir mendil çıkarıp yere atarak: yoksa bu kadar yakın mı ölüm bize? İçim demi ölüm yoksa? Ölüm nasıl bir şey? Kelimeler ölür mü? Işık, ses, koku ölür mü? Diye iyice kendinden geçer bu tiradları peşi sıra tekrarlar durur. Sonra aniden ortada durur vakur bir halde ben ölmek istemiyorum zani der karısına. Nasıl yırtabilirim bu ölümden, yada nasıl kaçabilirim i ölümden? Diye kendi kendine muhasebe yapmaya çalışır bir süre. Ve Salona bakarak haykırır: ben yaşamak istiyorum zani! Yaşayıp insanlar için güzel şeyler yapmak istiyorum zani!

Oyundan bir bukle sunmaya çalıştım. Demiştim ya inançlı bir insanım diye. İnandığım öğrendiğim dinim  yüce yaradanın biz kullarına gönderdiği okuyup öğrenelim diye ayetlerle bize verdiği mesaj ve öğreti gereği: ‘’Külli nefsin zaikatül-mevt’’(her canlı ölümü tadacaktır) kutsal kitabımız Kuran-ı Kerim de üç ayrı ayette al-i imran3/185, enbiya 21/35 ve ankebut 29/57 de net ve açık şekilde ifade edilmiştir.Ölüm ruhun bedenden ayrılışının tecellisidir. Geriye sadece kadavra olarak beden kalır ki oda ritüeller gereği toprağa defin işlemiyle son bulur.

Bu bölümde dikkat çekilmek istenen durum bence ölümün nasıl olacağı değil de nasıl yaşadığına dikkat çekildiğini düşünüyorum. Ve  elbette her ölüm acıdır ve erkendir.

Üstte bir bakış açısı sundum şimdi de başka bir örnekle pekiştireyim. Fena sayılmayacak derece de bir gözlemci olduğumu söyleyebilirim. Bu durumum da bana   tiyatronun bir hediyesi katkısı demem yanlış bir tanım olmaz.

Rahatsızlığım ve yaşımın gereği bazen tarihler, isimler ve olayları hatırlama güçlüğü de çektiğim bir gerçek var. Artık adına bunamamı dersiniz ne dersiniz takdir sizin.

Hangi ülke, hangi üniversite, hangi yazar olduğunu hatırlamadığım ama bir vesileyle bir yerler de denk gelip okumuş olabileceğinizi düşündüğüm bir durumu anlatacağım. Dediğim gibi aslında yazarlık da yapan  ve ‘’İNSAN DAVRANIŞLARI ve ZAMANI İYİ KULLANABİLME’’ adlı yazdığı kitaba kaynak olması adına üniversite öğrencilerine ‘’ arkadaşlar bu derste size bir soru soracağım samimiyetle cevaplarınızı yazmanızı istiyorum. Hepsini tek tek okuyacağım ve vereceğim not sizin mezuniyet notunuz olacak’’ der. ‘’Ayrıca daha sonra genel cevaplar üzerinde münazara da yapacağız’’ diye de ekler.

Soru bir varsayım üzerine inşa edilmiş bir soru dur. Soru şudur:

‘’ Arkadaşlar  bir  mucize oluyor ve gaipten bir haber geliyor her birinizin üç gün sonra kesin öleceği bildiriliyor. Önünüzde son üç gün var. Bu son üç günü nasıl değerlendirirsiniz? Neler yaparsınız?’’ Öğrenciler başlamışlar harıl harıl yazmaya. Ders iki saatlik bir süreymiş. Neyse zaman dolmuş hoca cevapları toplamış. Odasına çekilmiş cevap kağıtlarını kategorize etmiş. Ağırlıklı olarak maneviyat la ilgili cevaplar, yani tövbeler, ibadetler vb. sınıfın yüzde ellisine tekabül etmiş. Aileyle zaman geçirme, çocuklara zaman ayırma, anne-baba ziyaretleri, tatil planları, yeni ev, yeni araba vb. farklı cevaplarda diğer yüzde ellilik dilime girmiş.

Bir sonraki  ders  hoca elinde cevap kağıtları, aldığı notlarla  anfi deki yerini alıp tok bir sesle ‘’ Arkadaşlar!  Tamamen farz edelim üzerine kurulu bir soruya cevap verdiniz. Ve hepiniz verdiğiniz cevapları biliyorsunuz. Önünüzde üç gün gibi bir sürede yok. Neden o yazdıklarınızı bugün itibarıyla gerçekleştirmeye başlamıyorsunuz?’’ diye bombayı masanın üzerine bırakmış. Sınıfta önce bir sessizlik. Sonra bir uğultu, hoca sınıfı terk edip giderken sınıfa dönüp ‘’ hepiniz geçer not aldınız merak etmeyin. Ama iyice bir düşünün ‘’ demiş gitmiş.

Bana göre hoca (Yazar) burada çok büyük bir ders vermiştir.

Hani hepimizin bildiği meşhur söz var ‘TOPRAK ALDIĞINI GERİ VERMİYOR’’. Anahtar cümle diye düşünüyorum.

‘’ ZAMAN’’ istesek de istemesek de akıp gidiyor. Ve asla zamanı geri döndürme şansımızda yok. Bilinen tek gerçek yaşadığın an. Bu bağlamda vicdan merhamet şemsiyesi altında bazı şeylere geç kalmamak hedeflenmelidir kanaatindeyim.

-ÖLÜM le er geç yüzleşeceğiz bu net

-ZAMAN’ı nasıl kullanıyor, nerelerde tüketiyoruz?, farkında olmadan neleri yitiriyoruz?

-DEĞERLERİMİZ’i   öncelik sıralamasına sokmalıyız.

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Düzce Objektif Gazetesi (www.duzceobjektif.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yorumlar (1)

  • Nihat taştan
    Nihat taştan
    27.06.2021 06:49

    Yüreğine sağlık

Resmi İlanlar