SANIRIM BAZEN SINIRLARIMIZI BİLMİYORUZ.

  • 31.12.2021 14:01
  • (1)

SAAT: SABAH 04.13

Her şey de bir hikmet vardır derler ya işte o hesap. Uyandım. Zaten kafam da bir konu oluşmuştu. Sıcağı sıcağına kaleme alayım diye oturdum klavyenin başına. Hem saat itibarıyla da sabah ezanını dinleyerek namazımı da eda ederim huzuru kapladı içimi. Kalktığımı fark edip mırlamasıyla ‘’ İlhami hadi gel beni bir öp’’ çağrısı yollayan muffinin ( muffin golden cinsi köpeğim) çağrısına kulak verdim. Mutfak camından balkondaki köpeğim, dostum, terapistimle 3-5 dk. Koklaştık. Okşadım onu. O sıra hareketliliğe uyanan eşim  ‘’ hayırdır bu saatte?’’ diye merakla sordu. Ben klavyenin başında durumu anlattım. O ‘’daha saat çok erken yat’’ teklifine  ben ‘’ yok yatmayacağım.  Yatsam da uyuyamam bırak yazayım ‘’ dedim. Eşim de ‘’ o zaman ben sana bir kahve yapayım dedi’’ ‘’ olur’’ dedim. An itibarıyla kahvemi yudumlayarak  karalamaya başladım. Hani nasipsiz bir şey olmaz derler ya öyle bir şey işte. Hem yazıyorum. Hem 2 saate kalmaz ezan da okunur. Güne bundan daha güzel bir şekil de başlanabilir mi? Bence hayır! Hem erken kalk, hem sabah ibadetini yapabil, hem de yaz üret.’’ Bundan iyisi Şam’da kayısı’’ hesabı ben mutlu ve huzurluyum.

Aslında yazacaklarım bundan bir önceki yazım ‘’ Kör öldü badem gözlü oldu’’  nun devamı niteliğinde diyebilirim.

AİLE İLİŞKİLERİ- SINIRLARI BİLMEK!

Takdir edersiniz ki hemen her ailede bazen fikir ayrılıkları yaşanabiliyor. Büyük- küçük, kız-erkek ayırımı yapmaksızın yaşanabiliyor maalesef. Eskilerin deyimiyle ‘’ aile olmanın tuzu biberi’’ dense de sonuçları itibarıyla bazen öyle bitemiyor olabiliyor. Kırgınlıklar, küskünlüklere hatta biraz daha ileri boyuta taşınabilen ağız dalaşları, içten içe hırs ve intikam şeklini aldığına da şahitlik etmişliğimiz vardır. Sonradan pişmanlıklar baş gösterse de maalesef yaşanmış oluyor. Bana göre o eskilerin deyiminde anlatmak istedikleri ufak tefek anlaşmazlıklar olabilir. Bu durum bir yerde hata var onu bulun düzeltin anlamına geliyor olsa da bizler o kısmını nedense görmüyor görmemezliğe gelmeyi tercih ediyor. Telafi ve çözüm aramıyor. Yaşananlara seyirci kalıyor belki bir sonra aynı yaşanabileceklere davetiye çıkarıyoruz. Böylemi olmalı? Elbette hayır. Büyük büyüklüğünü, küçük küçüklüğünü halk tabiriyle herkes haddini bilmeli diyorum. İnanıyorum ki hiç kimse aile içinde bu tür gerginlikler, sürtüşmelerin olmasını asla istemez. Yine öngörülerim bu tür olayların cereyan etmesi dediğim gibi hadsizlik ve kuşak farkından kaynaklandığı kanaatindeyim. Ne bir ebeveyn (baba-anne) evladıyla böyle bir diyaloğa ne de bir evlat aile bireyleri büyükleriyle böyle bir sürtüşmeye girmek istemez. Dediğim gibi her iki tarafın da burnundan kıl aldırmamak,   ben haklıyım tavrı maalesef devamında olumsuz sonuçlara kapı açıyor. Kırgınlıklar, küskünlükler, mesafeler haline dönüşüyor. Tam zamanı diye düşünüyorum ki     telafi si  imkansız hale gelebiliyor.  Hatta o kırgınlıklar üzüntüye dönüşerek kalplerde bir ömür boyu uhde olarak kalabiliyor. Ve o yaşanmışlıklar çoğunlukla pişmanlıkla bitse de zaman geriye çekilemediği için şahıslar tarafından itiraf edilmese de unutulmuyor. Hani başımıza gelenler vardır içimizde ya da o duruma şahit olduğumuz aileden bir büyüğü kaybettiğimizde ‘’ keşke yaşasaydı da, nefes alsaydı da kokusu evin içinde olsaydı da vb.’’ söylemlerin ardına gizlenmeye vicdanımızı rahatlatmaya çalıştığımız anların olduğu muhakkaktır.  O zaman   ne yapmalıyız?  Şu üç günlük dünyada daha itidalli olup sevdiklerimize sıkıca sarılmalı, birbirimizi üzecek kıracak tutum ve davranışlardan kaçınmalıyız diye düşünüyorum. Giden geri gelmediği gibi son pişmanlık da fayda vermiyor.

KOL KIRILIP YEN İÇİNDE KALMALI MI?

Bana göre şimdi yazacaklarım ışığında kesinlikle kalmalı diyenlerdenim. Yeni sanayi çarşısı esnaflarından arkadaşım, dostum sevgili Aziz ERDOĞAN’ la   yaptığım görüşme ile teyit ettiğim bir yaşanmışlıktan bahsedeceğim.

Bundan nerdeyse en az   30 yıl öncesine dayanan bir olay. Bana göre 80 li yıllar 90 lı yıllar olabilir. Aslında ismen bilmeme rağmen geride kalan aile fertlerine saygımdan isimlerini zikretmekten sakındığım ikisi de berzaha göçmüş bir baba-oğul yaşanmışlığı. Yeni sanayi çarşısında işini dürüstçe yapan müşterilerinin takdirine mazhar olmuş beraber çalışan ancak komşu esnafın da birçok   kez şahit olduğu anlaşamayan, sürtüşen bir baba-oğul durumu. Öyle ki ikisi de nerde durmalarını bilemeyecek kadar öfke patlamaları yaşayan ve bir çok kez babanın oğlunu dükkan dan  kovmasıyla biten sürtüşmeler. İçten içe bunu kendine yediremeyen durumu gurur meselesi yapan oğlu.  Yine böyle gergin bir gün.   Babanın bağırarak ‘’ bıktım senden artık. Çek git bir daha da gelme buraya’’sözü komşu esnaf tarafından da duyuluyor. Komşu esnafın ‘’ ya etme usta çocuğu böyle rencide etme’’  ikna çabasını bile duymayan usta. Ve o hırsla ceketini alıp ‘’ sen görürsün’’ diye rest çekip gözlerinden intikam fışkıran çocuk. Bir sonraki gün o dönemlerde bir dilekçe havalesi ile ilan memurluğuna ücreti mukabilinde verilebilen ilan metni. Bildiğim kadarıyla şimdi bu tür ilanların ücret alınmadan yapıldığı.

‘’…… eşrafından, ……… nın  oğlu, ……nın damadı, ….. nın eşi, ….. nun ve …… nun babaları yeni sanayi çarşısı esnaflarından……… hakkın rahmetine kavuşmuştur. Cenazesi ikindi namazına müteakip aynı köy mezarlığına defnedilecektir. Eş dost ve sevabına nail olmak isteyenlere duyurulur’’ ilanı her saat başı anons edilmek üzere ücreti yatırılarak    anons memuruna veriliyor.

Usta da o günlerde üşütmeye bağlı kırgınlık  sebebiy le  dükkana  geç teşrif ettiği günler. Anons her saat başı yapıldıkça herkes duyuyor. İkindi de yaklaştığı için akın   akın  araçlarıyla ustanın evine gidiyor komşuları, tanıyanları.

Ustanın evi yola paralel bahçe içinde bir ev.  Bahçe de evin önünde oturmakta usta. Gelen arabaları gördükçe ‘’ hayırdır bu işte bir iş var’’ diye içinden geçiriyor. Tabi bahçeye girenler de onu otuyor görünce şaşkınlıklarını gizleyemiyorlar. Her neyse kısa bir sohbetle durum anlaşılıyor. Çocuk (oğlan) hain planını hayata geçirmiş intikamını almış  diye  durum anlaşılıyor. Tabi oğlan yok ortalıklarda. Yakın akrabalar tanıyanlar uzun bir süre arıyorlar çocuğu. Ama bulamıyorlar. Usta sinir küpüne dönmüş.  Ama o an için yapacak çok fazla bir şey de yok. Yaşananlar hüzünlü bir şekilde tarihte yerini alıyor. Bir süre sonra unutulup gidiyor. Daha sonra olumsuz bir fiil olduğunu duymadım, tabi ki baba öfkesini bir vesileyle oğlundan çıkardığını duymuştuk. En azından birbirlerine dargın olarak vefat etmiyorlar.

BÜROKRASİ OLARAK TIKANMAYA SEBEP OLURMU?

Yani olur mu bilmiyorum. Dost var düşman var hesabı kimin ne yapacağı belli olmayan telafisi olmayan sonuçlara sebep olabileceğini düşünüyorum ki bu tür ilanların anonsların nasıl teyit ettirilir bilmiyorum ama ciddi bir mekanizmadan geçirilmesi gerektiğini düşünüyorum. Bir dilekçe havalesinin anons memuruna ulaştırılması ile  anons  edilememeli    bence.  Zira aniden böyle bir anonsu duyan  yakınının   kalp krizi,  inme gibi rahatsızlık geçirme ihtimali var diye düşünüyorum. Bu tür duyuruların sunumu anonsu  daha dikkatli edilmeli.

Adeta şaka gibi görünen bu yaşanmışlığın bir daha öyle veya böyle yaşanmaması adına bir nevi yetkililere de uyarı kabul etmeleri, gerekli önlemleri almaları adına yazdım bu yazımı. Umarım görür okurlar da bir yöntem geliştirirler.

2022

2021 in bu son gününde kaleme aldığım bu makalemi 2022 nin başta ülkemiz olmak üzere, Dünyaya, insanlığa hayırlar getirmesi temenni ve dileklerime, sağlık-huzur- mutluluk dileklerimi de ekleyerek o bilinen klasik yeni yıl için söylenen ‘’ hadi bakalım seneye görüşürüz’’ esprimi de yaparak noktalıyorum.

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Düzce Objektif Gazetesi (www.duzceobjektif.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yorumlar (1)

  • Şaban BEYLER
    Şaban BEYLER
    2.01.2022 22:11

    Kuşaklar arası uyum ülkemizin kanayan yarası maalesef.

Resmi İlanlar