- 21.01.2022 14:08
İŞKENCE- ZÜLM
Aslında son günlerde ülkemizde ve Dünyada da arttığını düşündüğüm maalesef bizlerin izleyici olarak kaldığımız belki bazen of, yazık gibi hayıflanarak kendimizi manevi olarak tatmin ettiğimizi sandığımız negatif fiiller üzerine yazmaya karar verdim. Yazarken kafamda onlarca soru var. Bir çoğuna cevap bulamıyor, anlamlandıramıyorum bile. Anlık öfke patlamaları ile kontrolü kaybedip son zamanlarda sıkça şahit olduğumuz sağlık çalışanlarından tutun da tamamen bizim güvenliğimizi sağlamaya çalışan itfaiye çalışanlarına, mahalle içinde sudan sebeplerle komşularla girişilen didişmeler ve aile içi şiddet ! Bana göre doğru soru şu ‘’ NASIL YA?’’ Yani bir insan başka bir insana yada canlıya bile bile nasıl gerek psikolojik gerek fiziki eziyet-zülm uygulayabilir? Kaldı ki bu tanımın içine dilsiz kullar hayvanları katmadım bile.
İlginç bir başlık geldiğini düşündüğünüze eminim. Evet başlık oldukça sıra dışı. Ama ilerledik’çe konuyu başka yerlere bağlamaya gayret edeceğim.
Az önce kişisel bakımımı yapmaya çalışırken (el tırnaklarımı kesmeye çalıştım.)Biraz titiz olmam kaynaklı keserken şekline dikkat etmeye çalışayım derken makası fark etmeden biraz derine daldırmam sonucu küçük bir miktar kan çıkacak kadar parmak arama zarar verdiğimi ve canımın çok yanması üzerine bu makaleyi yazmaya karar verdim. Bazı acıların tarifi yoktur ve bu acılar çok çeşitlidir. Hepsi farklı anlamlar taşır farklı tahribatlar yapar. Saygı duymak gerekir. Dediğim gibi farklı çeşitleri vardır dedim ya illa fiziki olması gerekmiyor. Psikolojik acılar da çekilebiliyor ki buna en net örnek aile bireylerinin kaybedilmesi diyebilirim.
İnsanoğlu varoluşundan itibaren sebep ne olursa olsun( ki bunu kendine menfaat sağlamak, sözüm ona savaş zamanlarındaki fiiller, vb) maalesef birbirlerine zulüm-eziyet-işkence ettiğini biliyoruz. Yine hepinizin az çok fikir sahibi olabileceğinizi düşündüğüm bunu kitaplardan, film sahnelerinde gördüğünüz bilgilerle anladığınız bazen sisteme dönüştürülmüş bazı işkence şekilleri keşfedilmiş ve dünyaya yayıldığı bilinmektedir.
İŞKENCE KABUL EDİLEBİLİR Mİ?
Bence asla kabul edilebilir değildir. Bir takım yasalarla veya uluslarası protokol ve sözleşmelerle de imza altına alınmış olması bir yana insanlara can yakıcı fiziki acılar yaşatmak asla insani bir davranış değildir. Ama maalesef geçmişe baktığımızda hatta şuanda bile bu fiil yapılmakta olduğu bilinmekte olup tüm dünya sessizce seyretmekle yetinmektedir.
Küçük bir araştırma yaptım. Mossad diye bilinen İsrail gizli servisi tarafından 1940’ lar da uyguladığı ve tüm Dünya ya yayılan ‘’ Filistin askısı’’ işkence şekli, Gözleri kapalı bir insana üstten zamanı belli olmayacak şekilde başına su damlatılması ile psikolojik işkence başlıcaları olup son yüzyılda özellikle parmak uçlarına iğne batırarak yapılan işkenceler. Tabi ülkelerin Ajan adı altında yetiştirdikleri uzman bireyler kimbilir başka ne çeşit uygulamalar yapıyorlardır. İşte bir kişisel bakım sırasında yaşadığım duygular bu makaleme kaynak oldu. Altını bir kez daha kalınca çizerek söylüyorum ki işkence asla kabul edilebilir olamaz. Olmamalıdır. Kimsenin kimseye sebep ne olursa olsun zulüm etmeye hakkı olmamalıdır. Hiçbir insanın bunu hak ettiğini düşünmüyorum.
Ne yapılmalı ya gelirsek: Hep üzerine titrediğim şablonum İNSAN üzerinden giderek aileden başlayarak eğitim hayatıyla devam eden süreçte iyi çocuklar yetiştirip iyi insan olmaları için çaba sarf etmeliyiz. Tabi burada aslolan kendi davranışlarımızla örnek olarak rol model olmak en çarpıcı öğreti şekli olacağından zerre şüphem yok. İnsan olmak, insan gibi yaşamak ve yaşatmak. Zaten olması gereken de bu olmalı değil mi?
NİTELİK- NİCELİK
Daha önce yazdığım bir makalede dikkat çektiğim bir başlıktı hatırlarsanız. Olay şuydu: ‘’ Neye sahip olduğunuz değil, sahip olduğunuzla ne yaptığınız mühimdir. Zira Cerrahın elinde de bıçak var katilin elinde de.’’ Yani insan, iyi insan olmak , öyle yaşamak öyle yaşatmak. Ve bunu merhamet, insaf, vicdan sarmalı içinde yapmak aslolandır.
EY İNSANOĞLU! BİR SİLKELEN VE KENDİNE GEL! Diyerek iyi yaşamak her canlının hakkı iddiamla, herkesi daha anlayışlı, daha insani daha sevgi-saygı çerçevesinde yaşamaya yaşatmaya davet ediyorum. Bu dünya da herkese yetecek kadar yer var!
Araya sözümona bu kış günlerinde kendilerini kime ispat ettiklerinin cevabını bilmediğim bazı grup ve şahışlar var ki kendilerine AVCI diye tanımlayan bana göre net söylemle CİNAYET işledikleri şüphe götürmez insanlar. AVCI’lık spor değildir. Böyle savunma telaşı içine girenler olabilir ki tartışmasız reddediyorum.
Bizler savaş halindeyken bile yolun üzerinde karınca yuvalarını görüp ordunun yolunu değiştiren insaf, vicdan, sorumluluk sahibi komutanların neslinin devamı olduğumuzu altını çizerek belirtmek istedim.
LÜTFEN yaşamak ve yaşatmak için kendimizi formatlayalım. İçimiz de sevgi, saygı, iyiniyet, barış tohumlarını büyütelim.
Yorum Yap