- 20.09.2022 18:57
- (2)
’HER ŞEYİN SONUNU DÜŞÜNEN KAHRAMAN OLAMAZ’’ Şeyh ŞAMİL’e ait olan bu söz aslında ağırlıklı olarak manevi ve ruhani duyguları harekete geçirmek için söylenmiş bir söylem olsa da farklı değerlendirmelere de pencere açabilecek söylemdir.
Öncelikle kahramanlık ne demektir onu iyi tanımlamak lazım diye düşünüyorum. Zira herkesin kendine göre bir kahramanı vardır. Bana göre insanın inandığı yolda mücadele etmesi, vazgeçmemesi de bir kahramanlıktır. Bir nevi mazeret bulup ona sığınarak(elbette istisnalar hariç) mücadeleden kaçınmak, kaytarmak kahraman olmaya engeldir.Ve genel olarak kabul gören bir anlayış vardır ki yok saymak mümkün değildir. Belki çok dillendiriyor olmasalar da özellikle kız çocukları için BABA’ları onların kahramanıdır. Tabi özellikle kızlar ifadesi dedim ama ben bir erkek olarak benim de BABA’m kahramanımdı diyebilirim. Yani unisex(erkek-bayan fark etmeyen)bir söylem diye nitelenebilir.
Daha önce askerlikle ilgili kısa makalelerim olmuştu. Basitçe hatırlatmam gerekirse ben (biz) 61/1 tertipler1981 yılında terhis olmuştuk. Olmuştuk ama oradaki beraberliğimiz kardeşten ilerde bir birliktelik olması hasebiyle teknolojiyi de kullanarak 20ye yakın arkadaş40 yıl sonra birbirizi bulduk hatta komutanımızı da bulduk ve iki yıl önce bir organizasyonla bir araya gelmiş özlem gidermiş, eski günleri yad etmiştik. Halen de görüşmekteyiz. O birlikteliğimizde sohbetin bir bölümünde aşağı yukarı fikir babası benim diyebileceğim bir istem ortaya atmıştım.
Beni aşağı yukarı hepiniz tanıyorsunuz. Bazı rahatsızlıklarım var. (kalp rahatsızlığı-ritim bozukluğu- bazen epilepsi nöbetleri ve geçirdiğim kısmi felç sebebiyle sol tarafımı kullanamama durumum.)
Geçen hafta (16-17-18 eylül) o ilk buluşma da fikir babası olduğumu ifade ettiğim hayalimizi, arzumuzu yerine getirmek için toplam da 3000 kilometre(gidiş-dönüş)olan terhis olduğumuz yer Erzincan 3. Ordu Komutanlığı karargah bölümüne 42 yıl sonra ziyaret gerçekleştirmek üzere ki hakkını teslim etmemek vefasızlık olur. Bölük komutanımız Sayın emekli kurmay Albay Yüksel GAMSIZ’ın girişimleri, gerekli izinleri zor da olsa almasıyla Bolu, Çankırı, Çorum, Tokat, Sivas güzergahı ile Erzincan’a ulaştık. Komutanamızın özellikle ilgilenmesi olmasaydı bu ziyareti gerçekleştirmemiz nerdeyse mümkün olamazdı. İzinlerimiz alındığı için maalesef 20 kişi olan gurubumuzdaki arkadaşlarımızın bir çoğunun geçerli mazaretleri ile katılım sağlayamaması nedeniyle Şaban BEYLER, Mustafa İŞEYARAR, Mehmet GÜREL, Veysel AKDAĞ, Bilal KADIOĞLU, Recep KAYIKÇI ve ben İlhami HAN olmak üzere maalesef 7 kişiyle adeta rüya gibi ‘’ anlatılmaz- yaşanır’’ tadında bir iki gün geçirdik. Daha önceden izin alındığı için Nizamiye yani askeri alana girişte nerdeyse askeri törenle diyebileceğim ilgi alaka ile karşılanarak içeriye alındık. Bizlere astsubay ve subaylar nezaret etti. Hep birlikte yemekhanelerimizden yatakhanelerimize sosyal tesislerimizden tadat alanı denilen askerlerin toplanma alanlarına kadar adım adım gezdirildik. Devamında özel dinlenme alanında karargah grup komutanının misafiri olup ikramları eşliğinde(çay-kahve) istişare ve sohbet seanları yaptık. 42 yıl sonra bazı şeyler elbette değişmiş bazı restorasyonlar olduğu belliydi. Ama bu bizim heyecanımızı mutluluğumuzu gölgeleyemedi. Hatta grup komutanı albay bir ara bizlere hitaben ‘’ şaşkınım. Sizi tebrik ediyorum. Böyle bir ziyareti bugüne kadar ne duymuş ne şahit olmuştum. Resmen tarih yazdınız’’ diye komplimanda bulundu. Biz de arkadaşlar olarak öyle düşünüyorduk zaten ‘’tarih yazdık’’ gururunu yaşıyorduk. Yüreklerimiz kabarmış mutluluktan uçuyorduk adeta. Yaklaşık 3-4 saat süren ziyaret elbette bitti. Aynı ilgi ve samimiyetle yolcu edildik. Seyahatlerimizi iki özel araçla yaptığımız için altımızda araç bulunması avantajıyla şehri gezme fırsatımızda oldu. Ayrıca komutanımızın orada yaşayan dünürü sayın Sırrı bey ve kardeşi Eren beyin ve Mustafa arkadaşımın sivilden arkadaşı olup Erzincanlı olan sayın Ömer beyin yakın ilgisini atlamam asla olmaz. Bu vesileyle onlara bir kez daha tüm arkadaşlarım için yürekten TEŞEKKÜR ediyorum.
Yorucu oldu mu? Benim açımdan fiziksel olarak hafif sıkıntılıydı ama ben tertiplerim demiyorum kardeşlerimle bir arada olmanın manevi katkısı, 42 yıl sonra adeta bir destan yazmış olmanın gururuyla fark etmedim yorgunluğumu diyebilirim. Dönüşte Pazar günü beni eve teslim etmelerine müteakip iki üç gündür dinlenerek kaslarımın gevşemesine fırsat verdim. Şuan itibarıyla ŞÜKÜR Taş gibiyim diyebilirim.
Çok enterasandır ki benim rahmetli babam da askerliğini Erzincan da yapmıştı. Benim ve arkadaşlarımın ortak payda da hemfikir olduğumuz şey ‘’BİZ 42 YIL SONRA BİR DESTAN YAZDIK’’
Bu birliktelik biter mi? Hiç sanmıyorum. Farklı organizasyonlarla yine kardeşlerimle, ağabeylerimle bir arada olacağımızı düşünüyorum.
Ve bu seyahat sırasında konumumdan dolayı adeta ‘’ elini sıcak sudan soğuk suya değdirtmeyen’’ anlayış ve fedakarlıkla bana ahretliğim diye hitap eden başta Mehmet GÜREL olmak üzere bana tahammül eden bütün arkadaşlarıma, bu organizsyonun gerçekleşmesinde en büyük pay sahibi ağabeyim komutanım sayın Emekli Kurmay Albay Yüksel GAMSIZ’a tüm arkadaşlarım adına ve özellikle kendi adıma yürekten TEŞEKKÜR ediyorum.
Ayrıntıları daha detaylı olarak belki daha sonraki makalelerimde anlatırım.
Yorum Yap