- 8.11.2022 13:57
31.08.2022 tarihinde ‘’ ÇEVRE HERŞEYDİR’’ başlığı altında yine bu platformda bir makale yazmıştım. Evet böyle bir başlık kullanmıştım ama içeriğinde bahse konu farklı başlıklar da açılabileceğini not düşmüştüm. İşte bugün kaleme almaya çalışacağım bu makalem bu manada sizlere farklı bakış açıları sunar , katkı sağlar umudundayım.
Yazılarımda asla ‘’ Ben yazdıklarımdan sorumluyum okuyucunun ne anladığından değil’’ gibi ukela bir tavır içinde hiç olmadım . Olmamaya da özen gösterdim ve ülküm işlemeye çalıştığım konuyla doğru olduğuna inandığım duygu, düşünce ve tavırlarımı aktararak pencereler açmaktı hedefim. Ne kadar başarılı olduğum elbette tartışılabilir ama yolum buydu.
Çoğunuzun benim Kafkas kökenli bir çerkes olduğumu bildiğinizi biliyorum. Hatta sizlerin bu makaleyi teknolojik imkanlar el verebilseydi de arka fonda benimde çok sevdiğim Kafkas ezgilerinin , özellikle ‘’ağlatan kafe’’ tınlarının kulaklarınızda yer almasıyla (ki isteyen internet üzerinden bu fiili gerçekleştirebilir tabiî ki de) okumanızı isterdim. Çünkü ben yazarken o ruhaniyet içinde yazıyorum.
AİLE HERŞEYDİR!
Niye böyle bir başlık üzerine yazıyorum’u size bugüne kadar ulaşmış 1700-1800 lü yıllarda yaşandığı rivayet edilen bir kıssayı tiyatrallaştırarak size aktarmaya çalışacağım.
XABZE : bana göre DNA’larla nesilden nesile aktarılan içinde sevgi,saygı, örf,adet,gelenek,görenek hatta ulusal ve uluslarası insan temel hak ve hürriyetlerine ölçü kabul edilebilecek ‘’çerkes anayasası’’ diye adlandırılan, bilinen uyulan yazılı olmayan kurallara verilen addır xabze. Detaylarına belki ilerde daha geniş yer verdiğim bir yazı ve örneklerle yazacağım bir makaleyle bilgilendirme yapabilirim. Nasip. Basitçe bazı yaptırımların uygulamaların ağır kararlar gibi görünse de kesinlikle eğitici öğretici insan odaklı olduğu ve toplumu yöneten, yönetmeyi kolaylaştıran, yönlendiren uygulamalar olduğunu net söyleyebilirim.
Dediğim gibi 1700 yada 1800 lü çarlık Rusya dönemi yılları. Çar devletin en tepesinde başkan konumunda bir yönetici. Rusyayı yönetiyor. Adı duma vb. alt kurulları var. Ayrıca uçan kuştan haberim olsun diye de ülkenin ana uç bölgelerine kendisine bağlı kendisinin atadığı ki yanlış bilmiyorsam 6 adet knezler (prensler) var.Bu knezler uç bölgeler derken ana büyük yerleşim bölgelerinde konuşlanmışlardır. Ve bu prensler de daha küçük yerleşim yerlerine kontrolü elde tutabilmek amacıyla daha küçük yerleşim yerlerine , kasabalara vb. yerlere duka (vali-kaymakam ayarında yöneticiler)atıyorlar.
Ayrıca soykırım ve sürgünden de hatırlayacağınız gibi Kafkas halkına adeta düşman bir Rusya.
Küçük yerleşim birimlerinde XABZE kuralları çerçevesinde yaşayan bir aile. Farzedelim ki aile reisi benim dedem Hanıko Hasan bey.( Hanıko : çerkeslerin sülale ismini ifade eden bir kelimedir. )
Hanıko Hasan bey 40-60 yaş aralığında oldukça sağlıklı, yiğit, güçlü kendi halinde bir çerkes. Çalışkanlığı, dürüst kişiliği, yardım severliliği, çağdaş görüş ve uygulamaları ile o dönemlerde yıldızı birden parlamaya başlıyor. Ve cemiyetlerin aranılan isimlerinden biri olarak anılmaya başlanıyor. Nerdeyse onun katılmadığı cemiyetler eksik kabul edilir hal halini alıyor. Bu durum dilden dile yayılarak onu iyice ön plana atmaya başlıyor. Ve bu durum üstte de bahsettiğim duka (vali-kaymakam vb.)ların kulağına kadar ulaşıyor ve rahatsız ediyor onları. Duka durumu bir üst makamı olan knez(prens)e rapor ediyor. Durum değerlendirmesi yapan prens zaten pek haz etmediği çerkeslerden birinin böyle sivrilmesine son vermek için yazılı bir emirle görüşmek üzere davet ediyor.Ve duka gerekli hazırlıkları yapıp Hanıko Hasan beyi knezek’e götürüyor.Büyük bir salonda prensle Hasan bey başlıyorlar sohbete.Ve prens adeta sorgularcasına başlıyor sorular sormaya
-Hasan bey öncelikle hoş geldiniz. Yanlış biliyorsam lütfen beni düzeltiniz, siz kafkasyanın ünlü aristokratlarından biri değilsiniz
-evet değilim
-Savaşlarda kahramanlıklar göstermiş yiğit savaşçılardan da değilsiniz
-Evet değilim
-Varlıklı ailelerden de değilsiniz
-Evet varlıklı da değilim.
-O halde nasıl oluyor da bu özelliklere sahip olmadığınız halde bunca halkın arasında bu kadar ünlü, aranıyor olup itibar görüyorsun?
-Karım sayesinde efendim
-Nasıl oldu bu peki? Lütfen anlatırmısın?
-Karım bana itibar etti, saygı gösterdi. Onu gören çocuklarım da itibar etti, saygı gösterdi. Çocuklarımın itibarını gören çocuklarımın arkadaşları da, komşularım da itibar etti. Bu durumu gören bütün mahalle itibar etti. Mahalle itibar edince bütün köy itibar etti. Durum böyle gelişip devam ettikçe duyan diğer köy ve kasabalar da itibar etti. Zaman içinde de bütün Kafkasya itibar etmeye başladı. Durumu böyle özetleyebilirim ki ben itibarımı karıma borçluyum sayın prens diyerek noktayı koyar Hasan bey Bu vesileyle büyük büyük dedem Hanıko Hasan beyi rahmetle yadediyorum. Mekanı cennet olsun.
Ne demek istediğimi anlatabildim sanıyorum ki aile kurumu çok önemli çok değerli bir kurumdur. Tabi bu itibarı hak etmek gerekir vb. ayrıntılar olduğunu inkar da edemem. Ve aile denilince sadece anne baba çocuklar olarak da düşünmemek lazım. Bu günün ifadesiyle Dedeler, Nineler, Amcalar, Halalar, Teyzeler, Dayılar, birinci derecede yakın akrabalar ailenin bir parçasıdır diye düşünüyorum.
İnsan olmanın ölçülerinden biri de duruş ve tavırdır diyerek dip not olarak şuan aklıma geldi Kafkas kartalı olarak anılan rus işgaline direnişiyle tanınan Dağıstanlı lider Şeyh ŞAMİL’in bir savaş sonrası esir düşmesi ve dönemin çarı tarafından bir esir gibi değilde bir misafir gibi sarayda birazda itibar zedelenmesine uğratmak amaçlı yemeğe davet etmesi ve yemek sırasında geçen şu anektodtan bahsetmeden geçemeyeceğim. Savaşmaktan oldukça yorgun ve açlıktan bitap durumda olan Şamil sofradaki yiyeceklere iştahla yumulmuş durumdayken rus çarı alaycı bir ifadeyle yanındaki komutanlara Şamili işaret ederek ‘’ bu gidişle bu hepimizi de yiyecek gibi görünüyor’’ der. İstifini bozmayan Şamil ‘’merak etmeyin sayın çar biz müslümanız ve domuz eti yemeyiz’’ diye cevap verir.
Ve barış görüşmesi için aynı ortamda bulunan ama dönemin lideri boris yeltsin’in küçümsercesine çeçen komutanı masada eh bir yere oturmasını söylemesi ve Zelimhan Yandarbiyev’in ‘’ hayır oraya oturmam .’’ eğer bir antlaşma imzalayacaksak eşit şartlarda katılım sağlanacak ve karşıma siz oturacaksınız. Yoksa burayı terk ederiz’’ resti kabul görüyor ve Yeltsin geri adım atarak çeçen komutanın karşısına oturmak zorunda kalmıştı.
Yorum Yap