Düzce’nin Göçmen Topluluklarının Kısa Hikâyeleri - 2

  • 9.06.2021 21:59

Düzce’ye 1864 Çerkes sürgünü ve 1877–1878 Osmanlı - Rus Savaşı sonrası Kafkasya’dan ve Rumeli’den gelen Çerkes ve Abazaların yanı sıra Batum ve Doğu Karadeniz civarından Gürcüler, Mohdi Lazlar ve Hemşinliler, Kırımdan Tatarlar,  Rumeli’den (Osmanlı İmparatorluğu'nun Güneydoğu Avrupa'daki topraklarının tümü) Bulgaristan Muhacirleri, Boşnaklar, Arnavutlar, Pomaklar ile Selanik ve çevresinden mübadele göçmenleri (Dramalı, Vardarlı, Kavalalı ve Serezliler) iskân olundular. Daha sonraları Karadeniz’in Rize, Trabzon, Ordu ve Giresun yöresinden gelenler oldu ve bunlara Doğu Anadolu’dan gelenlerde eklendi. Düzce’de göçler sonrası oluşan etnik çeşitlilik nedeniyle tarihçiler Düzce’yi Sefine-i Nuh’a’ yani Nuh’un Gemisi’ne benzettiler.

            Yazı dizimizin ilkinde bu göçmen topluluklardan Lazlar ve Hemşinliler ile Bulgaristan Muhacirlerini konu edinmiştik. Yazı dizimizin ikincisinde Gürcüler ve Orduluları ele alacağız.

Gürcüler

Batum ve havalisinden göçen Gürcüler, Efteni gölü çevresi (Hamamüstü, Hacıyakup), Hasanlar Barajı istikametinde Çakırlar Çiftlik mevkiine (Gürcüçiftlik), Asar, Fındıklı Aksu ve Kırık (Gelenöz) köyüne, Muncurlu’ya, Çilimli’ye (Gürcü Hüseyin Ağa, Hızardere, Bıçkıbaşı) ve Akçakoca’ya (Çiçekpınarı, Doğancılar Acara, Melenağzı, Uğurlu) yerleştiler. Bu yerleşimlerden sonra da hâlihazırda ovada bulunan bazı köylerde (Aydınpınar, Doğanlı) yeni yaşam alanları oluşturdular.(1)

15 Nisan 1901 tarihli arşiv belgesi: Kastamonu Vilayeti'nde Düzce Kazası'nın Harardere (Hızardere) nam mahallinde iskân olunan Batum Muhacirlerinin teşkil eyledikleri karyeye Harardere (Hızardere) isminin verilmesi hakkındadır.(2) 6 Mayıs 1901 tarihli arşiv belgesinde: Batum muhacirlerinin teşkil eylediği karyenin, Zarardere (Hızardere) namıyla tescil edildiği belirtilir.(3) Bugün Gürcü muhacirlerin yaşadığı Çilimli İlçesine bağlı Hızardere köyüne yerleşen Gürcü muhacirler, 1901 yılında bu yerleşimin ismini resmî olarak tescil ettirmişlerdir.

3 Haziran 1906 tarihli bir arşiv belgesinde, 1898 tarihinde Batum’dan hicret ederek Melenağzı denen dere kenarında iskân edilen ve başlangıçta yedi hâneden ibaret iken, daha sonra elli beş hânede 385 nüfusa ulaşan bir göçmen grubunun yaşadığı iskân sorunu anlatılmaktadır. Belirtilen göçmen grubu Ferik Müteveffâ Hüseyin Fevzi Paşa’ya ait araziyi işgal etmişlerdir. Hüseyin Paşa’nın mirasçıları durumu Şura-yı Devlete bildirmişlerdir; yapılan tahkikat sonucunda Batum muhacirlerinin işgal ettiği araziye 75500 kuruş bedel takdir edilerek araziyi göçmen grubun satın alması istenmiştir. Fakat bu bedeli göçmenlerin karşılayamayacağı anlaşıldığından, muhacirlerin masrafları için bir piyango düzenlenerek hâsılatın arazinin bedelin karşılanması için kullanılması istenmiştir.(4)

17 Ekim 1900 tarihli arşiv belgesi Trabzon’dan Bolu ve Düzce’ye naklolunan Gürcü muhacirler ve ormanların korunması ile ilgilidir.(5) 4 Şubat 1889 tarihli arşiv belgesi günümüzde Bıçkıatik köyünde yaşamını sürdüren Gürcü muhacirlerle ilgilidir. Belgede Gümüşova’da iskân edilen Gürcülerin çam ormanlarının tahribi nedeniyle Hacıbatbey ve Halilbey köyleri ahalisiyle yaşadıkları problem ifade edilmektedir.(6) Bu bölgede Abaza ve Gürcüler arasındaki problemler yıllar boyunca devam eder. 7 Kasım 1912 tarihli arşiv belgesinden anladığımız üzere 18 Temmuz 1912 tarihinde köy sakini Abazalardan Süleyman oğlu Arslan ve Habıç oğlu Ademey köyün ikiye ayrılması için dilekçe verir. Dilekçenin nedeni köyde sayısal çoğunluğu ele geçiren Gürcülerin köy ihtiyar heyetini kendilerinden oluşturarak Abazaları idari işlere karıştırmamalarıdır. 1912 yılı sonlarında idare, köyü ikiye ayıran dereyi sınır kabul ederek güney yakasında Gürcüler ve kuzey yakasında Abazalar olmak üzere Bıçkı-yı Atîk Köyü’nü iki mahalleye (Abaza Bıçkı-yı Atîk ve Gürcü Bıçkı-yı Atîk) ayırır. Mahalleler için ayrı ayrı muhtar ve ihtiyar heyetleri tayin edilir.(7) Mahalleler için ayrı ayrı muhtar ve ihtiyar heyetleri tayin edilir. Günümüzde köy Bıçkıatik ve Eskibıçkı olarak Hendek ilçesine bağlı mahalledir.

Ordulular

Ordulu göçmenler başta geçim sıkıntısı, işsizlik, bölgedeki arazilerin belirli kişilerin tasarrufunda çiftlik ve fındıklık haline dönüşmesi nedeniyle zamanla arazisiz kalmaları, insanların can, mal ve namus güvenliklerini tehdit eden suçlardaki artışlar, bölgeye iskân edilen Gürcülerin eşkıyalık faaliyetleri, topraksız kalan köylülerin kendilerine yeni yaşam alanları aramaları, hükümet tarafından takip altında tutulan, mahkûm olan ve askerden kaçanların sayısının oldukça yüksek olması gibi nedenlerden dolayı 19. yüzyılın sonlarına doğru Ordu yöresinden gruplar halinde Adapazarı ve Düzce’ye göç etmişlerdir.

İlk olarak 1893 tarihinde Ordu Kazası’ndan 11 hanede yasayan 69 kişi Düzce Kazası’na bağlı Akçaşehir nahiyesinin Kurugöl adlı mahalline göç ederek yerleştiler ve burada Kurugöl karyesi adında bir köy oluşturulması için hükümete dilekçe verdiler. Verilen bu dilekçeye olumlu bakan hükümet daha sonra Kurugöl adlı mahalde arazi ve emlak verilerek Kurugöl adlı bir köy oluşturulması isteğini kabul etti. Düzce bölgesindeki ‘Ordulu’ varlığı böylece başlamış oldu.(8)

1902 yılı sonuna kadar Düzce’ye göç eden Orduluların sayısı 3500’ü geçmişti.(9) 24 Ekim 1902 tarihli arşiv belgesi içindeki 29 Ekim 1907 tarihli vesikada Düzce’ye 1907 yılına kadar Ordu kazasından 2000 hanenin göç gerçekleştirdiğine dair bilgiler vardır.(10) Ordulu göçmenlerin Düzce’ye akın akın gelmeye başlaması üzerine mahalli idare birtakım tedbirler almış fakat bunlar yeterli olmamıştır. Şûrâ-yı Devlet kararıyla Ordulu göçmenlerin en azından mîrî ormanlardan çıkarılarak ormanlara uzak bölgelere yerleştirilmesine karar verilmiştir. Göçmenlerden bu karara itiraz edenlerin geldikleri yerlere geri gönderileceği bildirilmiştir. Orman Sermüfettişliği ve diğer birimlerden edinilen bilgilere göre ormanlarda meydana gelen yangınların Ordulu göçmenler tarafından çıkarıldığı ve bu nedenle de göçmenlerin orman içinden uzak, ağaçlık alanların olmadığı bir yere yerleştirilmesinin zorunlu olduğu ifade edilmiştir. Yapılan tahkîkâtlarda göçmenlerin Düzce’ye yerleşmelerinde geldikleri bölge yönetiminin müsamahası yanında Düzce kaymakamlığının müsaadesinin de etkili olduğu anlaşılmıştır. Merkezden gelen emirde ormanların korunması için göçmenlerin ya geldikleri yere iadesi ya da orman olmayan bir mahalle nakledilmeleri konusunda tedbir alınması istenmiştir.(11) Bugünkü duruma bakıldığında o günlerde alınan bu tedbirlerde başarılı olunamadığı görülmektedir.

Düzce’ye gayri resmi yollardan ve Osmanlı döneminde bir yerden bir yere göç ederken yerel makamlardan alınması gerekli izin belgesi olmadan gelen Ordulular, kolluk kuvvetlerinin ulaşmakta zorlanacağı ormanlık arazilere yerleşerek Düzce’de tutunmaya çalışmışlar ve bunda da çoğunlukla başarılı olmuşlardır. Arşiv belgelerine yansıdığı şekli ile ormanlık arazilerde tarla ve yerleşim yeri açmak için sık sık yangınlar çıkarmışlardır. Bir Ordulu köyü olan Kavakbıçkı’nın arşiv belgelerine yansıyan bir kuruluş hikâyesi vardır. Kavakbıçkı; Kutlu, Çakırhacıibrahim ve Aydınpınar köylerinin üstünde ormanlık arazide kurulmuştur. 27 Temmuz 1899 tarihli Dâhiliye Nezareti Mektubi Kalemi (İçişleri Bakanlığı Yazı İşleri) evrakında Ordu kazasından gelerek Düzce kazasındaki Kavak Bıçkısı miri ormanları dâhilinde ne zaman geldikleri bilinmeyen ahalinin ormanları yakarak tahrip ettikleri ve buna izin verilmemesi gerektiği belirtilmektedir. 30 Mayıs 1900 tarihli belge; Kavak Bıçkısı miri ormanı dâhilinde iskân edilmiş olan on altı hane halkının ormanlara uzak münasip mahallere nakledilerek orada iskân edilmeleri hakkındadır. 6 Ekim 1901 tarihli belgede; Ordu kazasındaki yerlerini terk ederek Düzce Kızılcapınar (Yılankaya) mevkilerine yerleşen ahalinin karye teşkili talepleri hakkında gerekli muamelenin yapılması belirtilmektedir. Ormanlarda mısır ziraati yapma amacıyla tarla açma işlemlerinin artması ve şiddetlenmesi üzerine Ordulu göçmenlerle ilgili takibat artmış ve bir kısım Ordulu, Sadâret’e arzuhal göndererek kendilerinin Efteni Gölü civarındaki boş arazilere yerleştirilmelerini istemişler; hatta Kızılcapınar isimli bir mahallin de buna oldukça uygun olduğunu belirtmişlerdi.(12) Düzce Kadı Sicili kayıtlarına 16 Nisan 1900 tarihiyle giren bir evrağa göre; Ordulu göçmenlerden bazıları devlete ait orman arazileri dışında şahıslara ait bazı arazilere de müdahale etmişlerdir. Nitekim bu konuda zaman zaman halktan bazı kişiler şikâyetçi olmuşlardır. Çakır Hacı İbrahim Efendi köyünde sakin Talustan oğlu Yakub ve birâderi Mustafa b. Talustan ve Ersilânuk oğlu Ömer b. Ersilânuk adlı kişiler mahkemeye başvurarak 30 dönüm araziyi kendilerinin açıp ihya ettiklerini fakat köyleri civarında yeni tevattun etmiş olan Ordu kazası muhacirlerinden Mahmud ve Yusuf adlı kişi ve arkadaşları tarafından arazilerinin fuzuli olarak zapt edildiğini şikâyet etmişlerdir.(13)

Bu belgelerden anlaşılacağı üzere Kavakbıçkı köyü 1900’lü yıllarda kurulmuştur. Bugün Çerkesler tarafından kurulmuş bir köy olan Aydınpınar’ın (Şaguchacıibrahim) nüfusunun büyük çoğunluğu Orduludur. Bunun kaynağı 1900’lü yıllarda yoğunlaşan Ordulu göçüdür. Köyün üstündeki yüksek alanlara yerleşen Ordulular tarla ve bahçe işlerinde çalışmak için aşağıdaki Kutlu, Çakırhacıibrahim, Şaguchacıibrahim ve Gölormanıhacımusa köylerine inmişler ve zamanla buralardan araziler alarak yerleşim alanlarını genişletmişlerdir. Şaguchacıibrahim köyü 1896 Kastamonu Vilayet Salnamesi’ne göre 58 hanede 289 Çerkes nüfusundan oluşmakta idi. Köyün nüfusu 1950 yılında 1029’a ulaşmıştır. Bu artışın kaynağı Ordulu, Trabzonlu, Giresunlu ve Gürcü göçüdür. Köyün 2012 yılı nüfusu 2661’dir. Ordulular Düzce’de müstakil olarak kendi köylerini kurmakla birlikte bugün görüleceği üzere kendileri gelmeden önce kurulan pek çok köyde de nüfus olarak yoğun bir şekilde bulunmaktadırlar. Düzce’de Karadeniz kökenliler arasında en fazla nüfusa sahip olan topluluktur.

 

Düzce’nin Göçmen Topluluklarının Kısa Hikâyeleri yazı dizimizin 3. sünde Kırım Tatarları, Yerli Kürtler ile Boşnaklar, Arnavutlar ve Pomaklar.

KAYNAK ve DİPNOTLAR;

(1) 93 Harbi sonrası Batum muhacirleri hakkında ayrıntılı bilgi için bakınız. Muammer Demirel, “Artvin ve Batum Göçmenleri”, A.Ü. Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü Dergisi, Sayı:40, Erzurum 2009.

(2) BOA., İ.DH., 25/Z/1318 Hicri, Dosya No:1646, Gömlek No: 123438.

(3) BOA., DH.MKT., 17/M/1319 Hicri, Dosya No:2480, Gömlek No: 125.

(4) Zeynel Özlü, 18. ve 19. Yüzyıllarda Karadeniz’de Bir Kıyı Kenti: Akçakoca, s. 107, 108.

(5) BOA., DH.MKT., 22/C/1318 Hicri, Dosya no: 2415, Gömlek no: 38.

(6) BOA., DH.MKT., 03/C/1306 Hicri, Dosya no: 1590, Gömlek no: 119.

(7) BOA., İ..DH., 27/Za/1330 Hicri, Dosya No:1496, Gömlek No: 1330. - BOA., ŞD., 22/R/1335 Hicri, Dosya no: 1691, Gömlek no: 4 – Arşiv belgelerini transkribe ederek çıkardığı özet bilgiler için Bekir Habat’a teşekkür ederim.

(8) Kemal Saylan, 1868-1914 döneminde Ordu Kazası”, Karadeniz Teknik Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Tarih Anabilim Dalı Yüksek Lisans Tezi Trabzon, Temmuz 2007, s. 63. - BOA., İ..DH., 16/C/1311 Hicri, Dosya No:1310, Gömlek No: 1311.

(9) Kemal Saylan, a.g.t, s. 64. -  BOA., A.MKT.MHM., 07/Ş/1320 Hicri, Dosya No:515, Gömlek No:41.

(10) BOA., DH.MKT., 21/B/1320 Hicri, Dosya No:601, Gömlek No: 13. – Düzce’ye Ordulu göçünü etraflı bir şekilde öğrenmek isteyenler Dr. İsmail Yaşayanlar’ın 11-12 Aralık 2015 tarihinde düzenlenen 2. Uluslararası Düzce Tarih ve Kültür Sempozyumunda sunmuş olduğu, “Osmanlı Döneminde Ordu’dan Düzce’ye Göçler” adlı bildirisini okuyabilirler.

 (11) Zeynel Özlü, İlk Çağdan Cumhuriyet’e Bir Batı Karadeniz Kenti Düzce (Ahali-yi Sadıka/Sefine-i Nuh), s. 203, 204.

 (12) OA., DH.MKT., 18/Ra/1317 Hicri, Dosya No:2225, Gömlek No: 97. - BOA., BEO., 30/M/1318 Hicri, Dosya no:1494, Gömlek no: 111998. - BOA., DH.MKT., 22/C/1319 Hicri, Dosya No:2540, Gömlek No: 38. - BOA., DH.MKT., 21/B/1320 Hicri, Dosya No:601, Gömlek No: 13. – 1913 yılında Düzce’yi ziyaret eden gazeteci Ahmed Şerif Bey bölgedeki ormanlara zarar verenler içerisinde ilk sırada Orduluları zikrederek bu orman tahribatını şu şekilde ifade eder: “Gerçekten, bunlar, özellikle, ormanların en amansız düşmanlarıdır. Kendilerinin köyleri ve yerleri varken, bununla yetinmezler yahud alışkanlıklarından geçemezler? Ormanların en güzel, sık yerlerine, birer kulübe yapar, tarla açmaya başlarlar? Canları sıkışınca, birkaç sene sonra, oradan bir şey alamayınca, diğer bir yere atlarlar. Bu şekilde de, ormanları bitirirler. Hükümetin araçları, orman idaresinin teşkilatı, bunu önlemeye yetmez. Ba’zan, jandarma ve orman bekçilerinin dayak yedikleri bile olur? Özetle, Ordulular, ormanların tahribinde, diğer tabii ve geçici sebeplerle, sanki yarışa çıkmışlardır. - Mehmed Çetin Börekçi, Ahmet Şerif Anadolu’da Tanin 1. Cilt, Ankara, 1999, s. 386.

(13) Zeynel Özlü, İlk Çağdan Cumhuriyet’e Bir Batı Karadeniz Kenti Düzce (Ahali-yi Sadıka/Sefine-i Nuh), s. 203.

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Düzce Objektif Gazetesi (www.duzceobjektif.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Resmi İlanlar